Borçlar Hukuku’nda Edim Kavramı
Borçlunun, borcunun konusuna edim (prestation) adı verilir. Şu halde edim, borçlunun yerine getirmekle yükümlü olduğu davranıştır. Genel ifadesiyle bu davranış, verme (dare), yapma (facere), veya yapmama (non facere) tarzında tezahür eder. Öğretide edim içermeyen borç ilişkilerinin bulunabileceği de belirtilmektedir. Buna yazının devamında değineceğiz.
EDİM ÇEŞİTLERİ
Alacaklıya maddi veya manevi yarar sağlayacak her davranış edim teşkil edebilir. Edimleri teker teker belirlemek mümkün değilse de, çeşitli açılardan gruplandırmak mümkündür.
A) Davranış Biçimi Açısından: OIumlu (Müsbet) Edimler – Olumsuz (Menfi) Edimler
Borçlunun yükümlü olduğu davranış bir şey verme veya yapma ise, olumlu edim söz konusu olur. Olumlu edim, borçlunun bedeni veya fikri gücü ile yerine getirilecekse şahsi borçtan; malvarlığından yerine getirilecekse maddi borçtan bahsedilir. Şahsi borçların, borçlunun şahsiyetine (kişiliğine) tecavüz edecek bir nitelikte veya derecede olmaması aranır. Çok kere edim hem şahsi hem de maddi nitelik taşır. Alım-satım sözleşmesinde, malın teslimi ve mülkiyetinin nakli malvarlığından yerine getirilirken borçlunun bir hukuki muamele yapması da gerekir.
Borçlunun yükümlü olduğu davranış bir şey yapmama ise olumsuz edim söz konusu olur. Olumsuz edim kaçınma tarzında ise kaçınma borcundan, katlanma tarzında olursa katlanma borcundan söz edilir. Kaçınma borcu daha çok şahsi, katlanma borcu maddi nitelik taşır.
Rekabet etmeme, belirli saatte piyano çalmama, kaçınma borcuna; arazisinden bir şahsın geçmesine engel olmama, katlanma borcuna örnek teşkil edebilir.
Bir borç ilişkisinde olumlu ve olumsuz edimlerin bir arada bulunması mümkündür. Mesela, kira ilişkisinde kiralayan, kira konusu malı kiracıya vermek, kiracının bu malı kullanmasına katlanmak ve malı kullanılmaya elverişli halde bulundurmakla yükümlüdür.
B) Edimin Belirlenmesi Açısından: Türüyle (neviyle) belirlenen edimler – Seçimle belirlenen edimler
Geçerli bir borçtan söz edebilmek için edimin belirlenmiş olması veya hiç değilse belirlenebilir olması gerekir. Bu hususta tür (nevi) borçları ve seçimlik borçlar özellik taşır.
aa) Tür (Nevi) Borcu – Parça Borcu Ayrımı: Verme borcunun konusu olan edim özel niteliklerine göre yeter derecede belirlenmiş bir şey ise, parça borcundan (ferden belirli borçtan); borcun konusu ferden değil de sadece türü (cinsi = nevi) belirtilmek suretiyle miktar olarak belirlenmiş ise tür borcundan söz edilir. Çok zaman tür borcuna misli eşya, parça borcuna gayrı misli eşya konu olur. Fakat tür borcu-parça borcu ayırımı ile misli eşya-gayrı misli eşya ayırımı eş anlamlı değildir ve birbiriyle karıştırılmamalıdır. Alışverişte kural olarak sayma veya tartma veya ölçme ile belirli bir hale gelen eşya misli eşyadır. Bu mallarda birinin yerini aynı cinsten bir diğeri alabilir. Para, buğday, pirinç, portakal, zeytinyağı misli şeylerdir. Buna mukabil, alışverişte ferden tayin edilmesi gereken eşya ise gayrı misli eşyadır. Gayrimenkul, tablo, elbise gibi.
Parça borcunun konusu genellikle gayrı misli eşya olursa da (bir tablonun, bir evin, bir antikanın devri borcu gibi), bu şart değildir. Misli eşya niteliği taşıyan şeyler de parça borcuna konu yapılabilir. Örnek olarak satım sözleşmesi, X şirketinin Y model arabalarından bir adet satılması şeklinde değil de; bunlar arasından ayırt edilmiş, plakasıyla belirlenmiş birinin satılması şeklinde yapılmışsa, durum böyledir.
Tür borcu konusu genellikle misli eşya olur (15 ton kömür, 5 metre bez, 3 şişe rakı verme borcu gibi). Ancak, çok istisnai olarak gayrı misli eşyaların da tür borcuna konu olması mümkündür. Örnek olarak, parsellenmiş büyük bir araziden herhangi bir parseli teslim borcu böyledir. Bazı hallerde, tür borcu bir cinsten olmakla beraber muayyen bir stoktan yüklenilmiş ise sınırlı (mahdut) tür borcu söz konusu olur. Bir depodaki 10 ton buğdayın 2 tonunun teslimi borcu böyledir.
Tür borcu-parça borcu ayırımı borcun ifası ve imkansızlaşması açısından önem taşır. Tür borcunun nasıl ifa edileceğini ifa bahsinde inceleyeceğiz. İmkansızlık hususuna gelince; Tür borcu kural olarak imkansızlığa uğramaz. Meğer ki, o cins yeryüzünde tükensin. Örnek olarak, 100 kilo buğday borçlusu, elinde olmayan sebeplerle bu buğdayı kesinlikle teslim edemeyecek hale geldiğini ileri sürerek imkansızlık hükümlerine tabi olamaz. Borçlu temerrüdü hükümlerine tabi olur. Bu ilke, “nevi telef olmaz” (genus non perit) deyişiyle ifade edilmektedir. Ancak, sınırlı tür borcunda imkansızlık söz konusu olabilir.
Parça borcunda ise ifa imkansızlığı söz konusu olabilir. Eğer imkansızlıktan borçlu sorumluysa, TBK. madde 112 uyarınca tazminat ödemekle yükümlü olur, sorumlu değilse TBK madde 136 uyarınca borçtan kurtulur.
Para borçlarını bazı hukukçular tür borcunun özel bir türü sayarken, bazıları, para borcunu tür ve parça borcunun dışında üçüncü bir tip olarak kabul etmektedir. Para borcu üçüncü bir borç türü sayılsa bile tür borcu gibi imkansızlık hükümlerine tabi olamayacağı kabul edilmektedir.
bb) Seçimlik Borçlar: Borcun konusunu birden çok edim teşkil edip de bunlardan yalnız seçilecek birisi (veya birkaçı) ifa edilecekse, seçimlik borç söz konusu olur. Başka bir ifade ile, seçimlik borçlarda borcun konusunu birden fazla edim teşkil eder; fakat ifanın konusu bunlardan sadece biri olacaktır. Bu belirleme, seçim hakkının kullanılması ile yapılır. Seçim hakkına ve kullanılmasına ilişkin sorunları ifa bahsinde inceleyeceğiz. Seçimlik borç konuları, birkaç parça borcu (şu buzdolabı veya şu radyo) olabileceği gibi, birkaç tür borcu (üç kilo portakal veya bir kilo muz) veya birkaç yapma borcu (bir elbise veya bir palto dikme) de olabilir. Bir parça borcu ve bir tür borcu veya yapma borcunun bir seçimlik borç konusu olması da mümkündür. Seçilecek edimlerin eşdeğerde olması şart değildir. Şayet borcun konusu bir edim olup da, bunun yerine başka bir edimin ikamesi imkanı tanınmışsa seçimlik borç değil, edimi değiştirme yetkisi (yedek edimi seçme yetkisi, muhayyerlik yetkisi, facultas alternativa) söz konusu olur. Bu yetki, bir edimin asıl edim olması bakımından seçimlik borçlardan ayrılır. Seçimlik borçlardan bu farklılığın sonucuna ifa bahsinde değineceğiz.
c) İfa süresi bakımından: Ani-Sürekli-Aralıklı veya Dönemli edimler
Edimin ifa süresi dikkate alınarak, ani edimlerden, sürekli edimlerden ve dönemli edimlerden söz edilmektedir.
aa) Ani Edimler: Borcun ifası sırasında alacaklının ifaya olan çıkarının zaman birimiyle ölçülemeyecek bir an içinde gerçekleştiği durumlarda ani edim söz konusudur. Alım-satım sözleşmesindeki borçlar böyledir. Asli edimleri ani edim olan borç ilişkileri de ani ifalı borç ilişkisi olarak isimlendirilir.
Bazen edimin ifası için borçluya düşen davranış yükümü bir süreye yaygın olmasına rağmen, alacaklı açısından ifa ancak her şeyin tamamlandığı son bir eylemle (veya işlemle) gerçekleşiyor olabilir. Bu durumda da borç ilişkisinin ani edimli sayılması gerekir. Öğretide baskın görüş uyarınca, ifanın ani mi sürekli mi olduğu saptanırken borçlunun faaliyetlerinin değil, alacaklının edime olan çıkarının gerçekleşmesinin bir an içinde mi olduğu yoksa bir süreye mi yayıldığına bakılmalıdır. Örneğin; terzinin elbiseyi dikip teslim etme borcu, müteahhidin inşaatı tamamlayıp teslim etme borcu, satıcının malı önce piyasadan kendisi tedarik edip sonra alıcıya teslim borcu; borçlular açısından bir zaman boyunca çalışmayı geciktirmesine rağmen, bu çalışmalar alacaklı için teslim anına kadar ifa değeri taşımayacağından, ani edimli borç ilişkisi yaratır.
bb) Sürekli edimler: Borçlunun borcunu zaman içinde devamlı ve aralıksız, yani sürekli bir davranışla ifa edebildiği hallerde sürekli edim söz konusudur. Yapmama borçları genellikle böyledir. Fakat bir yapmama borcunun ani olması da düşünülebilir. Bir açık artırmada pey sürmeme taahhüdü böyledir. Buna mukabil, müsbet edimler de sürekli olabilir. Vedia alanın emanet bırakılan malı muhafaza borcu böyledir. Hizmet akdinde işçinin çalışma borcu zaman fasılaları ile yerine getirilirse de, (her gün yedi buçuk saat) bu tarz edimler de sürekli sayılmaktadır.
Bir borç ilişkisinde asli borçlardan en az biri sürekli edimi gerektiriyorsa, o borç ilişkisine sürekli borç ilişkisi adı verilir. Kira akdi, hizmet akdi ilişkisi bu tarz ilişkilere tipik örnektir. Bir borç ilişkisinin sürekli borç ilişkisi olarak nitelendirilmesi, ilişkinin geçersizliğinde uygulanacak hükümler ve ilişkinin sona erdirilmesi bakımından önem taşır. Bu ilişkileri haklı sebeple feshetme hakkı tanındığı gibi, sürenin belli olmadığı hallerde bir önele uyarak feshi ihbar hakkı da tanınmaktadır. (Bakınız; TBK m. 328, 331, 431). Yeni Borçlar Kanunumuzda sürekli borç ilişkilerinde borçlu temerrüdünün sonuçları hakkında ayrı hüküm getirilmiştir. (TBK m. 126)
Aralıklı ve Dönemli Edimler: Borçlunun zaman içinde düzenli olan veya olmayan aralıklarla borcunu ifa etmesi gereken hallerde aralıklı edimden söz edilir. Bu tarz ifa, bir borcun kısım kısım muaccel olması halinde söz konusu olabileceği gibi, aynı borç ilişkisinde borçların zaman aralıkları ile doğması halinde de söz konusu olur. Tamamı borçlanılan bir borcun çeşitli vadelerde kısım kısım ifa edileceği haller birinciye, bir kira ilişkisinde her ay doğan kira bedeli borcu ikinciye örnek teşkil eder. Aralıklı edimlerin düzenli aralıklı olması halinde dönemli edimler (devri edimler – periyodik edimler) söz konusu olur. Aralıklı veya dönemli edimlerin söz konusu olduğu hallerde borç ilişkisinin sürekli ilişki sayılıp sayılmayacağı tartışmalıdır. Her bir halin ayrı ayrı ve amaca göre değerlendirilmesi isabetli olur.
Edim yükümü içermeyen borçlar
Bir borç ilişkisinde konusu daha baştan belirlenmiş yapma, yapmama veya verme borçları (edim borçları) dışında yükümlülükler bulunduğu eskiden beri fark edilmekteydi. Bunlar özen borcu (Sorgfaltspflicht) ve davranış borcu (Verhaltenspflicht) olarak ifade edilmektedir. İşte bu kavramların ifade etmeye çalıştığı hukuki durumun, bunların kapsamını birleştiren ve genişleten bir ifadeyle, edim yükümünden bağımsız borç kavramı altında toplanması kabul edilmektedir.
Edim yükümü içermeyen borçlarda, herhangi bir edimi yerine getirme söz konusu olmadığı için, bunun ifasında temerrüde düşmek, imkansızlığa uğramak, ifasını talep etmek ve ifaya zorlamak da söz konusu olmaz. Sadece ihlal edildiği anda borç bir anlam taşır ve bu yüzden doğan zararı TBK. m. 112 genel hükmü uyarınca tazmin borcu doğar. Örnek olarak, bir eve badana yapma borcu altına giren (B), alacaklısı (A)’nın evinde bu edimi ifa ederken özensiz davranışı yüzünden yerdeki halıları kirletirse durum böyledir.
Kanımızca aslında bu durum, borcun edim yükümü içerip içermemesinden değil, borcun yapmama veya yapma borcu olmasından kaynaklanmaktadır. Yapmama veya yapma tarzındaki asli borçlarda da ifaya zorlama mümkün değildir. Borcun ihlali halinde tazminat istenebilir.
Edim yükümünden bağımsız borç ilişkisinin kabulünde, çoğu kez MK. m. 2’deki dürüstlük kuralından yararlanılmaktadır. İleride belirteceğimiz üzere, bu kurumun en önemli işlevi, yakın ilişki içine giren taraflar arasında bir sözleşme kurulmadığı halde birbirlerine verdikleri zararlardan dolayı borca aykırılık hükümlerine (TBK m. 112) tabi olmalarını sağlamaya yönelik olmasıdır.
ALACAK HAKKI VE TALEP
Alacak hakkı, dar anlamda borç ilişkisinde alacaklıya borçludan edimi yerine getirmesini isteme yetkisini sağlayan hakkı ifade eder. Alacaklının alacağı isteme yetkisine de talep hakkı veya kısaca talep (Anspruch) adı verilmektedir.
Alacak hakkı ile talep çoğu kez eş anlamlı olarak kullanılırsa da talep yalnız alacaklara özgü değildir. Ayni haklarda da talep söz konusu olur ve ayni hak ihlal edildiği zaman doğar. Örneğin (B), (A)’nın kitabını gasp ederse (A), (B)’den kitabını iade etmesini talep edebilir. (B), (A)’nın kitabını arsasına inşaat yapmaya kalkışırsa, (A), (B)’den arsaya vaki tecavüzüne son vermesini talep edebilir (MK. m. 683).
Alacaklarda talep çok kere alacak hakkı ile aynı anda doğarsa da, durum her zaman böyle değildir. Şöyle ki, vadeye bağlı borçlarda talep hakkı, ancak vade gelince doğar, fakat vadeden önce alacak mevcuttur; prensip itibariyle borçlu borcunu ifa edebilir, fakat alacaklı vadeden önce borcun ifasını talep edemez. Borçlu vadeden önce borcu ifa ederse, henüz talep hakkı doğmadan borç ödenmiş olur.
Alacak hakkı ile talebin ayrı kavramlar olmadığını savunanlar vadeye bağlı borçlardaki özelliği izahta güçlük çekmektedirler. Bu bakımdan, bu ikisinin ayrı ve farklı kavramlar olduğu görüşü daha isabetlidir.
Talep, mahkeme yolu ile kullanıldığı zaman dava söz konusu olur. Fakat bu ifade, ancak eda davaları için geçerlidir. Tespit davaları ve yenilik doğuran davalar bu tarifin kapsamına girmez. Mahkemece verilen eda ilamının veya istisnaen para borçlarında bir ilam olmadan yapılan taleplerin Devlet zoru ile yerine getirilmesine cebri icra adı verilir. Böylece cebri icra, talebin bir uzantısını teşkil etmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder